Geçtiğimiz günlerde merakla beklenen IPCC I. Çalışma grubunun İklim Değişikliği 2021 raporu yayımlandı. Raporun içeriğine geçmeden önce IPCC’nin yapısından ve işleyişinden bahsedersek, raporun bizler için ne ifade ettiğini daha iyi anlayabiliriz.

IPCC nedir? Nasıl çalışır?

IPCC, Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change) insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin değerlendirilmesi için Birleşmiş Milletler çatısı altında kurulmuştur. IPCC, iklim değişikliğinin doğal, politik ve ekonomik etkileri ile olası müdahale seçeneklerini bilimsel bakış açısıyla ortaya koymakta olup, bunları düzenli aralıklarla yayımlamaktadır.1 Bu maksatla dünyanın birçok araştırma kuruluşundan bilim adamları IPCC çatısı altında çalışma gruplarına katılarak iklim değişikliği üzerine yayınlanmış bilimsel literatürü taramaktadır. Üzerinde duracağımız rapor için 234 bilim insanı 14.000’nin üzerinde makaleyi inceledi. IPCC yayımladığı bu raporlarda bilimsel bakış açısıyla iklim değişikliğinin ekonomik, sosyal faktörlerini değerlendirdiğini ve bunu gerçekleştirirken de tüm paydaşlara eşit mesafede olduğunu belirtiyor. Her ne kadar bu husus zaman zaman  eleştiri 2 konusu olsa da IPCC’nin dünya kamuoyu ile paylaştığı bilgiler iklim değişikliği ile ilgili konularda karar alıcılara önemli bilgiler sunmaktadır. Örneğin; 2014 yılında yayımlanan V. Değerlendirme Raporu, Paris İklim Anlaşması öncesi bilimsel zemini oluşturmuştur.

İklim çalışmalarında kullanılan modellerin teknolojik gelişmelere bağlı olarak her geçen gün daha hassas ve ileri seviyede veri üretebilmesi ile iklim değişikliğinin geçmiş yıllarda tahmin edilenden farklı bir seyir izlemesi (daha kötüsünün gerçekleşmiş olması!) IPCC’nin hazırladığı raporlara konu olmaktadır. Bu bağlamda, işlerin iyiye gitmediğini de hesaba katacak olursak, bu raporun ileride düzenlenecek iklim çalışmalarını şekillendireceğini söyleyebiliriz.3 Zira durum bu sefer epey farklı.

Rakamlar bize neyi ifade ediyor?

Rapora tekrar dönecek olursak, ilk gözümüze çarpan husus küresel ısınma üzerindeki insan etkisinin kesin ve net bir şekilde ifade edilmiş olmasıdır. Şöyle ki, daha önce yayımlanan IPCC değerlendirme raporlarında insan etkisi ile ilgili olarak “yüksek ihtimalle, olabilir” gibi biraz daha iknaya yönelik bir dil kullanılırken, bu kez bilim insanları; “şunda en baştan anlaşalım diyerek” insan faaliyetlerinin yeryüzünde ısınmaya neden olduğunu raporun  en başında ifade ediyorlar. Bilim insanları, son 2000 yılda Dünya üzerindeki insan etkisinin en üst seviyeye çıktığını, buna kanıt olarak atmosferdeki karbondioksit miktarını örnek göstererek 4 son iki milyon yılın rekorunun kırıldığını belirtiyorlar. Diğer taraftan insan kaynaklı iklim değişikliğinin Dünyanın hemen hemen her bölgesinde gerçekleştiğini, bunun bir neticesi olarak da aşırı iklim olayları olarak tanımlanan; sıcak hava dalgaları, yoğun yağışlar, kuraklıklar ile fırtınaların eskisine nazaran daha fazla ve etkili olduğunu ifade ediyorlar.

Grafik (SPM.1) – Gözlenmiş ve tahminlenmiş senelik yüzey sıcaklığı

IPCC raporundan tek bir grafiği seçip, bununla herşeyi özetlemek isteseydik, şüphesiz bunun için yukarıdaki grafiği kullanmamız gerekecekti. Yüzey sıcaklık grafiği (SPM.1), düzenli ölçümlerin başladığı 1850 yılı ile 2020 arasındaki sıcaklık değişimini gözler önüne seriyor.  Yeşil ile belirtilen çizgide doğal iklim olaylarının sıcaklık değişimine etkisi 5 görülürken, üstte yer alan açık ve koyu kahverengi çizgilerde sırasıyla insan etkisi hesaba katılarak yazılım ile tahminlenmiş sıcaklık değerleri ile gözlemlenmiş gerçek değerleri görmekteyiz. Kahverengi (açık-koyu) çizgiler ile yeşil çizgi arasındaki seyir farkını göz önüne alacak olursak, iklim üzerinde insan etkisi var mı? yok mu? tartışmalarına da net bir cevap verilmektedir. Özellikle 1950’den sonra sıcaklık artışının ivmelendiği görülürken son yıllarda bu artışın istikrarlı bir şekilde en üst seviyeye çıktığını görüyoruz.  IPCC, küresel yüzey sıcaklığının içinde bulunduğumuz yüzyılın ortalarına kadar artmaya devam edeceğini ve emisyon azaltımı konusunda ciddi çalışmalar yapılmadığı takdirde 1.5°C ve 2°C  hedeflerinin yakalanmasının mümkün olmayacağını belirtiyor. Artan sıcaklıklar sebebiyle Kuzey Kutbundaki deniz seviyesinin 1850’den bu yana en düşük seviyede olduğu anlatılıyor. Diğer taraftan sıcaklık artışına bağlı olarak hava durumunda yaşanılan uç değerlerin daha da artacağı vurgulanmaktadır. Örneğin her sene yaz aylarında yaşanılan ve hava durumlarında mevsim normallerinin üstü şekliyle verilen en sıcak değerler, giderek normalleşen değerler olma yolunda ilerlemektedir.

Grafik (SPM.3a) – Aşırı sıcaklıklar ve bunlar üzerinde insan etkisi

Raporda verilen sıcaklık haritasında insan faaliyetlerinin sıcaklık değişimlerine olan etkisini görmekteyiz. Bunun için yeryüzü, coğrafi özellikleri dikkate alınarak altıgen şeklinde 45 adet bölgeye ayrılmıştır. Sıcaklık değişimi için renk kullanılırken, bu değişimde insan etkisinin rol oynayıp oynamadığının cevabı için noktalardan faydalınılmıştır. WCA (Batı Merkez Asya) bölgesinde yer alan Türkiye’nin durumuna bakacak olursak, aşırı sıcakların arttığını ve bunda insan faktörünün rol oynadığını anlamaktayız.

Grafik (SPM.3b) – Aşırı yağışlar ve bunlar üzerindeki insan etkisi

İklim değişikliğinde sıcaklık artışının yanısıra dikkate almamız gereken bir diğer önemli parametre aşırı yağışların oluşmasıdır. Yukarıdaki haritada (kısıtlı veri haricinde) ülkemiz de dahil olmak üzere Dünya üzerinde birçok yerde aşırı yağışların arttığını görmekteyiz.

Muhtemel iklim senaryoları

IPCC ilerde başımıza ne gelebileceğine ilişkin soruları iklim senaryoları ile cevaplıyor. İyimser seçenek olan düşük emisyon senaryosundan, en yüksek emisyon salımının gerçekleştiği  kıyamet senaryosuna kadar 5 farklı senaryo bizlere sunulmaktadır. Bu senaryoların önceki ilerleme raporlarında sunulanlardan farkı giriş kısmında bahsettiğimiz üzere gelişen teknolojiye bağlı olarak modelleme sistemlerinin gelişmiş olmasıdır. Önceki raporlarda modellemeye sadece sera gazları konu olurken, bu kez arazi kullanımı ile kirleticiler de işin içine dahil edilerek, olası etkileri vurgulanmaktadır.

İklim senaryolarını incelediğimizde asıl etkinin uzun dönem olarak tanımlanan 2081-2100 arasında görüleceğini öngörmekteyiz. Buna göre kıyamet senaryosu (SSP5-8.5) gerçekleşecek olursa atmosfere salacağımız yaklaşık 130 GtCO2 ile sıcaklık 4.4 °C artacak. Maalesef bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda ülkemizden İstanbul ve İzmir dahil birçok liman kenti sular altında kalırken, muhtemel bir sona doğru yaklaştığımızı öngörüyoruz.

Hatırlayacak olursak Paris iklim anlaşmasına göre yüzyılın sonunda sıcaklık artışının 2 °C mümkünse 1.5 °C sınırlandırılması hedefi mevcuttu. Kötü haber, 5 farklı karbon emisyonu senaryosunun tamamına göre küresel sıcaklıklar tahmin edilenden (2040) daha önce 1.5 °C  artmış olacak. Karbon salımları önümüzdeki birkaç yıl içinde azaltılmazsa, bu durumun  daha da erken gerçekleşme ihtimali mevcut. İyi haber ise hala bir umut ışığının olduğu. SSP1-1.9 ve SSP1-2.6 senaryolarına göre, halihazırdaki gidişata rağmen 2100 itibariyle çıkış noktasının mevcut olduğu belirtiliyor.

Yeni kahramınımız; Metan

Raporda öne çıkan bir diğer husus ise metan gazı emisyonlarının endişe verici noktaya ulaştığı vurgusudur. Metan gazı, başta fosil yakıt kullanımı, hayvancılık faaliyetleri, pirinç yetiştiriciliği, atık depolama gibi faaliyetlerden kaynaklanırken, karbondioksite göre 28 kat daha yüksek atmosferik ısınma potansiyeline sahiptir. Atmosferdeki metan gazının sürekli arttığını düşünecek olursak, metan gazının olası etkilerini ileriki günlerde daha fazla konuşacağız.

Rapora ilişkin değinmek istediğim bir başka nokta ise hep kurtarıcı olarak gördüğümüz ormanların karbon tutma kapasitelerinin eskisine nazaran azalmış olması. Bu konuda son dönemlerde Amazon ormanları ile ilgili yapılmış bilimsel çalışmaların rapora yansıdığını görüyoruz. Bu yayınlarda Amazon bölgesindeki solunum-fotosentez dengesinin bozulduğu, ağaçların atmosferden çektikleri karbondioksitin üzerinde bir miktarı atmosfere saldığına dikkat çekiliyordu.

Bir buçuk yıldır ortalığı kasıp kavuran ve zaman zaman hayatı durma noktasına getiren Covid’den de bahis açacak olursak, pandemi sürecinde fosil yakıt kullanımında azalma olduğu, bunun da hava kalitesine olumlu yansıdığı belirtilmektedir. Ancak bunun toplam emisyon miktarı üzerinde etkisine ilişkin herhangi bir yorum bulunmuyor.

Özetin özeti

Isınmaya sebep olan sera gazları ortalama 100 yıl atmosferde kalmakta olup, bu gazlar bir kez atmosfere karışmasıyla artık herhangi bir sınır veya ülke tanımamaktadır. Şimdiye değin yayımlanmış ilerleme raporlarında göstergelerin kötüye gittiğini görüyoruz. Ancak bardağın dolu kısmından bakacak olursak hala iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kendimizi korumamız mümkün. Bunun için kapsayıcı bakış açısıyla başta bireyler olmak üzere tüketicilerin, şirketlerin ve hükümetlerin üstlerine düşeni yapması gerekiyor.

DİPNOTLAR

  • İlki 1990 yılında yayımlanan I. ilerleme raporundan sonra günümüze değin altı adet ilerleme raporu yayımlandı. Raporlar ortalama 7-8 yılda bir yayımlanmaktadır. Son yayımlanan VI. Değerlendirme raporu çalışmalarına 2018 yılında başlanılmış olup, 2022 yılı içerisinde tamamlanması planlanmaktadır.
  • IPCC’nin devletler tarafından fonlanması, kamu oyuyla paylaşılacak raporlar için ülke temsilcilerinin onayının aranması gibi sebeplerden ötürü tüm konular için bağımsız bir raporlama yapılmadığı dile getirilmektedir.
  • Raporun, 1-12 Kasım 2021 tarihinde İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenecek COP26 iklim değişikliği konferansından birkaç ay önce yayımlanmış olması, müzakerelere şekil vereceği anlamı taşıyor.
  • Ağustos 2021 itibariyle atmosferdeki CO2 miktarı NASA tarafından 417 ppm olarak ölçülmüştür. Bu değer güvenli seviye olarak belirlenen 350 ppm’nin üzerinde kalmaktadır.
  • Atmosferdeki CO2 miktarı doğal iklim olayları (okyanus sıcaklığın değişmesi, doğal orman yangınları, çürüyen organik materyaller vb.) sebepleriyle de artabilmektedir. Ancak grafikten bu etkilerin halihazırdaki iklim değişikliği üzerinde etkisinin oldukça az olduğunu, asıl sebebin insan faaliyetleri olduğunu anlıyoruz.

Ersin Ercan

Tüm Yazılarına Bak
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları göster